5 3

 

Phytofarmaka; son yıllarda kullanımı artan, gelişmiş ülkelerde ise 3 kişiden ikisinin mutlaka kullandığı bitkisel ilaçlar demektir. Genellikle çeşitli nedenlerle vücudumuza destek olması düşüncesi ile kullanırız bu tür ilaçları. Ve de “bitkiseldir zararsızdır” diye düşünürüz. Herhangi bir hekim muayenesinde ise hekim hangi ilaçları kullanıyorsunuz diye sorduğunda, genellikle bunları ilaç saymadığımız için söylemeyiz de.. BU iki düşünce de yanlıştır. Eczacıya, hekime danışmadan kullanıldığında zarar verebileceği gibi, hekimin diğer reçete edeceği ilaçları etkiliyor olabilir o nedenle hekime söylenmesi gerekir.

            Fitoterapi ise artık hepimizin bildiği bir kavram oldu. Bilimsel olarak tıbbi olduğu ispatlanan bitki ve ihtiva ettiği etken maddelerle tedavi diye tanımlanıyor kısaca.

            Tıbbi bitkilerin etken maddesini en fazla taşıyan kısımlarına da drog diyoruz.

-Fitoterapi konusunda kavramları kısaca böyle tanımladıktan sonra, ne olup olmadığına da bakarsak; Fitoterapi “alternatif” bir tedavi değil, bir “destek” tedavisidir, Homoepatik tedavi de değildir. (Bazı homeopatik ilaçlar bitkisel olabilir) Bazı hastalıkları önleyici etkisi vardır.

            Fitoterapi rasyonel ve klasik tıbbı kapsayan bir tedavi yöntemi olup, deneyime dayalı bilimsel kurallara uygun, kanıtlanabilir etkilere sahip ve bu etkinliği hangi içerdiği maddeleriyle sağladığı bilgisini içeren bir bilim olarak da tariflenebilir. 

Niçin fitoterapi derseniz, geçirdiğimiz son yıllara dönüp bakarsak, modern tıbbın (!) molekül keşfetmedeki tıkanıklığı ya da uzun süren süreçleri, yeni moleküllere uygulanan aşırı patent hakları ödemeleri, kronik bazı hastalıklarda başarısız olması modern (!) ilaçların etkileri hakkında şüphe, sentetik ürünlere karşı halkın tedbirli yaklaşımı, modern ilaçların bazılarının yan etkileri (faydadan çok zarar verebilmesi) vs. gibi nedenler tüm dünyayı bitkisel ürünlerle tedaviye itti. Ya da hastalıklardan korunma için bu tür zararsız olduğunu düşündüğü bitkisel ürünlere (bu düşünce de de büyük oranda haklı) daha çok ilgi göstermeye başladı.

            Zira bu bitkilerle insanlar var oluşlarından bu yana haşır neşir, “sınama yanılma” yoluyla birçok etkilerinin bilgisi ortak hafızada mevcut.

            Bir de bunun üstüne ilerleyen teknoloji ile bu bitkilerde daha hassas analiz, kalite kontrol ve sonucunda standardizasyon gelince bu tür ilaçlara güven arttı. Daha önce koca karı ilacı ne olacak diye burun kıvrılan bitkisel ilaçlar, modern tıpta da daha çok yer bulur oldu.

            Bilimsel olarak kanıtlanmış etkinlik, güvenilirlik, farmasötik kalite (ilaç teknolojisi ile üretilen ürün) vs. gibi güveni sağlayan çıktılarda sağlanınca, bir bilim dalı olarak tıp fakültelerinde de eğitimi verilir oldu.

            Eczacılar için ise bir “uzmanlık” alanı olarak Sağlık Bakanlığının uzmanlık alanlarına ilave oldu.

            Tıbbi amaçla kullanılacak bitkiler pestisit kalıntısı ihtiva etmemeli, doğru zamanda hasat edilmeli, doğru şekilde kurutulmalı kısacası o bitki için (her bitki için bu kriterler değişebilir) ilgili monograflarda (bilimsel olarak o bitki özelinde yapılan yayın) bildirilen yönteme uygun olarak elde edilmeye çalışılmalıdır. Doğal bir ürün oldukları, ve hava şartlarına bağlı olarak yetiştikleri için yine de istenen bazı standartları her zaman karşılamayabilir, bazı etken maddeleri kayıtlardaki kadar içermeyebilir. İşte bu nedenle standardizasyon şarttır.

            Standart bir ürün elde edilmesi ile de iş bitmez, korunması ve ilaç olarak üretilmesi de özel şartlara tabii olarak yerine getirilmeli ve son ürün kontrolleri de kurallara uygun yapılıp bilahare piyasaya verilmelidir.

            Fitoterapi konusunda Alman ekolu dünyada ilk sıralarda gelir. Bilimsel kuralları, bu konudaki bilimsel yayınları, hastaya sunum altyapısı en iyi ülke Almanya diyebiliriz. ABD, Belçika, Avusturya, Hollanda ve tabii ki geleneksel uygulamaları nedeni ile Çin, Hindistan gibi doğu Asya ülkeleri de fitoterapi konusunda önde gelen ülkelerdir.

            Ülkemize gelince daha yeni yeni kocakarı ilacından, etnobotanik çalışmalara, oradan da ilgili fakülte eğitimlerine ve uzmanlık dalına doğru evrilmiştir.

 Tıbbi aromatik bitki varlığı yönünden ise ülkemiz olağanüstü zengindir. Ancak bunlar maalesef vahşi hasat olarak isimlendirdiğim yöntemle toplanıp, kurutulup ihraç edilir. İhraç edilen ülke de bu bitkilerin içindeki etken maddeleri işleyerek elde eder ve tekrar bize kat be kat fazla fiata satar.

            Kınık ilçemizde bu olumsuz döngüyü kırıp, tıbbi bitkilerimizi yetiştirip, işleyerek daha katma değerli halde kullanıma sunulmak üzere bir ihtisas organize sanayi bölgesi kurulmaktadır. Bu OSB içinde konu ile ilgili bir Ar-ge merkezi de yapılacaktır.

            İlgi duyan üreticilere duyurulur.     

                                                                                           Enver OLGUNSOY


DİĞER MEDYA ÖĞELERİ