2021 yılında BM tarafından yayımlanan bir raporda gezegenimizin geleceği açısından tehlike arz eden en önemli üç neden şöyle sıralandı.
- İklim değişikliği
- Biyolojik çeşitliliğin azalması ve giderek yok olma riski
- Kimyasal kaynaklı çevre kirliliği
İklim değişikliği konusunda son yıllarda birçok uluslararası toplantı yapıldı, çeşitli anlaşmalar imzalandı, birçok makale yayımlandı. Ben de defalarca bu konuda çeşitli derleme yazılar yazdım. Bu yazımda sizlere “biyolojik çeşitliliğin azalması” konusundan söz etmek istiyorum
1980 de FAO (Dünya Gıda ve Tarım Örgütü) gündemine, ilk kez biyolojik çeşitliliğin korunması konusu girdi. Ve bu biyolojik çeşitliliğin korunması hedefi doğrultusunda bir sözleşme hazırladı. Sözleşme RİO konferansında ulus devletlerin imzasına açıldı. Bu sözleşme yer yüzündeki bitki, hayvan türlerinin korunması bakımından çok önemli bir adım olmuştur. Türkiye’nin de imza koyduğu bu anlaşma ile biyolojik çeşitlilik denildiğinde, genetik türler ve ekolojik düzeylerdeki çeşitliliğin tümü ifade edilmektedir. RİO zirvesi (1992) BM çevre ve kalkınma konferansı (RİO konferansı) ulusların çevreye duyarlı yönetim şekilleri benimsemelerine yönelik bir dizi ilkenin kabulü açısından önemli bir adım olmuştur.
Ülkemizde de 2010 da 5977 sayılı biyogüvenlik kanunu çıkarıldığında, biyoçeşitliliğin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amaçlanmıştı.
Bu kanunla, modern biyoteknolojik uygulamalarla elde edilen genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ve ürünlerinden kaynaklanabilecek risklerin önüne geçerek insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin korunması amaçlanmıştı.
Böylece kurulacak biyogüvenlik sistemi ve uygulanması ve buna dönük faaliyetlerin denetlenmesi ve düzenlenmesi izlenmesi ile ilgili yöntemler kurgulanmıştı.
Ülkemizin doğal şartları, canlı türlerinin çeşitliliğinin zenginliği için uygun bir ekosistem çeşitliliği sağlamakta ve yüksek düzeyde endemik canlıya ev sahipliği yaparak genetik çeşitliliği olağanüstü arttırmıştır.
Bu olağanüstü zengin biyolojik çeşitliliği korumak ülkemizin hem kendine, insanına karşı hem de dünya insanlarına karşı çok önemli bir sorumluluğu ve görevidir.
Bu görevini yerine getirirken ülkemiz, bunun için tabiatı koruma alanları ilan etmiş. Milli parklar, yaban hayatı koruma alanları ve özel çevre koruma alanları düzenlemiştir. Doğal sit alanları ilan etmiş, gen koruma alanları belirlemiştir.
Ülke tohum hafıza merkezleri (ki en önemlisi İzmir Menemen ilçemizdedir) botanik bahçeleri arboretumlar(yine Ege Üniversitemizin arboretumu ülkemizin en önemlilerindendir) gen bankaları kurmuş ve bunların yıllar içinde miktarını sürekli arttırmaktadır. Yaklaşık 23-25 milyon hektar biyolojik çeşitliliği koruma alanı mevcuttur.
Biyolojik çeşitliliğin korunması konusu son yıllarda ülkemizde de dikkat çekici bir şekilde önemsenmektedir.
Resmi ve özel kurum ve kuruluşlar üretimi neredeyse bitmiş, ancak önceki yıllarda ülkemizin önemli biyolojik çeşitliliği için yer alan bitkileri tekrar geri kazanma projelerini uygulamaya başlamışlardır. Bunlara bir örnek de İzmir’imiz bir Ar-ge kooperatifinden gelmiş ve 70’li yıllarda üretimi terk edilen keten bitkisi Döngü ar-ge kooperatifi çabaları ile tekrar geri kazanılma çalışmaları başarılı sonuçlar vermiştir. Bu kooperatifimiz İzmir’imizin öncü kadınlarından bir grup tarafından oluşturulmuştur. (Döngü tarımda kadim bilgiler, yeni fikirler, bilimsel araştırma geliştirme kooperatifi, kısaca Döngü kooperatifi)
Aslında bu kadın kooperatifimizin başarısı ayrı bir yazı konusu olmalı. Bu yazımızın konusu biyolojik çeşitliliğin azalması ve giderek (keten örneğinde olduğu gibi) bitmesi olduğu için sadece bu yönüyle yazıya misafir edilmişlerdir. Kaybolan kadim bitkimiz keten sonuçta ülkemizin biyolojik çeşitliliğinin korunması konusunda bir başarı hikayesi ve örnek bir proje olduğu için çok önemlidir.
Ayrıca yine çok önemli bir bitkimiz, kültürümüzde, sosyal yaşamımızda yer etmiş meyana ne oldu dersiniz?. Eskiden meyan balı üreten tesislerimiz vardı onlara ne oldu dersiniz?.. Meyan da bu gün ülkemizde yetiştirilmiyor. Önemli bir meyan üreticisi olan Türkiye meyanı ithal ediyor.
Biyolojik çeşitliliğimizi koruma en az vatan topraklarını koruma kadar önemli, insanımıza ve gezegenimize karşı bir sorumluluktur.
Enver OLGUNSOY