Nüfusu İstanbul kadar, yüzölçümü Konya kadar ama tarım denince tüm dünyanın işaret ettiği tek bir ülke var: Hollanda. Bir numaralı domates, patates, soğan üreticisi Hollanda, ABD’den sonra tarım ve gıda ürünü ihracatında 2.ülke. Ülkemizin tarım ihracatının da toplamının 6 katı ihracatı var. Biz gıda ürünlerimizin bir çoğunu ithal ediyorken, Hollanda topraklarının yarısında tarım yapıyor. Hem de Mezopotamya’da yapılan kadım tarım. Ama tabi ki özünü bozmadan yüksek teknoloji kullanarak. Tohumu klasik yöntemlerle elde ederken de yüksek teknoloji kullanıyor, ancak transgenik tohum kullanmıyor. Ve de ayrıca bildiğiniz gibi coğrafi şartları da çok zorlu, topraklarının büyük bölümü deniz seviyesinin altında. Toprak yetersizliği nedeni ile de “hydroponic” adı verilen topraksız tarım yapıyor. Ve yine tüm bunları iklim kontrollü seralarda yapıyor.
Bizim gibi binlerce dönüm toprağı ekilmeden bırakılan bir ülke gibi, topraksız tarımı modern tarım olarak görüp onu hedefleyen bir ülke hiç değil toprağı yetersiz, iklimi uygun değil ama dünya lideri. Biz ise dediğim gibi topraksız tarımı modern tarım olarak hedefliyoruz, ama öbür tarafta binlerce dönüm tarım arazisi boş duruyor.
Kimyasal gübrenin neredeyse hiç kullanılmadığı (bazı mineraller kullanılıyor) şoförsüz traktörlerin ekim yaptığı, dronların toprak kalitesini uzaktan (evet uzaktan toprak pH’ı organik madde içeriği vs. ölçümlenebiliyor) sürekli denetlediği, sulamaların toplanan yağmur suları ile yapıldığı, enerjilerini yenilenebilir enerji ile karşılandığı, “Tarımın mabedi” bir ülke Hollanda.
Tohum ticareti konusunda dünya devlerinden olan Hollanda, 25 milyar dolardan fazla tohum ihracatı yapıyor. Ayrıca dediğim gibi GDO’lu tohum da kullanmıyor ve üretilmiyor. Kadim bir tohum elde etme yöntemi ile tohumculuk faaliyetlerini sürdürüyor. “Kontrollü doğal seçim” yöntemi ile istenen özellikte tohum elde ediliyor. Domates üretiminde dünya lideri Hollanda, domatesin tadını bozmadan GDO’suz ve yüksek verim (1 domates tohumu 70-80 kg. domates verebiliyor) ürün aldığı tohumları bu yolla elde ediyor. (Mezopotamya’daki kadim tohum elde etme yöntemi)
Tabii ki bu olağanüstü başarıda bilimin ve teknolojinin payı çok büyük. Bu tarım mabedinin bilimsel desteği tüm dünyada ünlü “Wageningen üniversitesi”. Tüm dünyadan binlerce araştırmacı, binlerce proje için bu üniversite ile temasta. Kısaca Wageningen tüm dünyaya tarım ve gıda ürünü üretmede ayar veriyor. Tabii bu ayarı alabilecek beyinler gerekiyor, en önemlisi de bu üretim biçimini içselleştirmeyi gerçekten isteyen bir kafa gerekiyor. Yoksa bu ülkeye bizden de birçok yetkili şirket, öğretim üyesi, büyük üretici gidiyor ama sonuç ortada, Ha başarı örnekleri yok mu var tabii ama anlar da çok azınlıkta.
“Wageningen” bir araştırma üssü ve bir projeler vadisine, food Valley’e bilimsel ve teknolojik destek sağlıyor, yönlendiriyor. Verimlilik, en az girdi ve yeşil üretim bu tarım üssünün mottosu olmuş. Kıskanmamak elde değil. Gönül arzu ediyor, ülkenin en eski ziraat fakültelerinden biri İzmir’imizde, herbaryumu, arboretumu Türkiye’nin en çok iyilerinden, öğretim üyeleri yeterli, neden Ege üniversitesi ziraat fakültesi Türkiye’nin Wageningen’i olmasın.
Toprağımız bol, akıllı kullanırsak suyumuz yeterli, iklim şartlarımız ideal, stratejik konumuz nedeni ile ihracat şansımız çok fazla, insan gücümüz yeterinden çok ve de gezegen gıda yoksulluğu tehlikesinde, Avrupa’nın tümünün endemik bitkilerinin toplamından çok endemik bitkiye sahip bir floramız var. Daha ne olsun.
Ama tarımımız içler acısı. Birçok gıda ürünü ithal ediliyor, çiftçimiz tarımdan soğumuş tarım arazileri ekilmiyor. Ve de gıda fiyatları füze gibi.
Çare aslında tek. Tüm tarım uzmanları sadece şunu söylüyor:
UZUN SOLUKLU, RASYONEL BİR TARIM POLİTİKASI..
Enver OLGUNSOY